Paris Rehberi

Paris’te üç sene yaşamış biri olarak en sevdiğim yerler oturmuş durumda. Paris’e gitmeyi planlayan yakın çevremden çok soru aldığım için belki sizlerin de bu önerilerden faydalanabileceğini düşüdüm. Bon chance et bon voyage!

Kafeler

Cafe Pinson; modern, sıcak, laptopunuzla saatlerce oturabileceğiniz tatlı ve sağlıklı seçenekler sunan en sevdiğim kafe

Carette; bir klasik, buraya uğramadan dönmeyin, salataları müthiş, sonrasında da Place des Vosges’da yürüyüş yapın çevresindeki galerilerde göz gezdirin

Cafe Kitsune; buradan kahvenizi alın ve moda haftasında bir blogger gibi Palais Royal’de havalı bir fotoğraf çektirin

Coutume; bence Paris’in en iyi kahvesi, kahvaltıları da harika.

The Broken Arm; sürekli yenilenen menüsü ile bir konsept mağaza, bir şeyler atıştırın daha sonra mağazanın eşsiz parçalarına göz atın.

Restoranlar

Chez Julien; bundan daha klasik bir Parizyen restoran bulamazsınız. Şık, old school, menüsü az ve öz. Romantik bir akşam yemeği veya gün batımını izlemek için harika.

Le Royal Monceau; Fiyatları biraz çılgınlık ama ömrünüzde bir kere burda bruncha gelin, kesinlikle değdiğini düşünüyorum. Kendinizi bir gün önceden aç bırakmaya başlayın çünkü patlayana kadar yemek isteyeceksiniz!

Hotel Costes; Paris’te ünlü simalar görmek istiyorsanız yeri burası. Özellikle moda haftalarında önceden rezervasyon yapmayı unutmayın, terasta masa istediğinizi söyleyin, olmanız gereken yer orası (telefonda önemli birinin asistanı gibi davranırsanız masa bulma ihtimaliniz artar ;))

L’Avenue; Costes zincirinin bir başka zinciri L’Avenue kimine göre klişeleşmiş olsa da bana göre vazgeçilmez. Harika yemekler müthiş lokasyon. Paris’in en şık kadınlarını ellerinde Dior ve Celine poşetleriyle burada göreceksiniz.

Hotel Amour; daha genç, daha hip, daha rahat ama yine de havalı bu restoran Paris’in biraz daha Taksim taraflarında diyebiliriz. Kesinlikle çok eğleneceksiniz.

Ralph’s; servis bir rezalet olsa da onun dışında her şeyine bayıldığınız için gittiğiniz yerler var mı? Benim için Ralph’s tam bu. Dekor, yemekler, ambiyans mükemmel. Hesap 40 dakikada gelse de özellikle güneşli bir Pazar günü bahçesinde oturmanın keyfi paha biçilemez.

Nanashi; yeni nesil asya mutfağı diyorum ben buraya, somonlu chirashi en sevdiğim, hızlı, sağlıklı ve popüler.

Blend; Paris’e gurme hamburger akımını ilk getiren zincir. Benim evimin karşı sokağında 5 masalık bir dükkan olarak başladı ve Paris’e yayıldı. Hamburger severlere…

Buvette; çok küçük bir yer o yüzden kalabalık gitmeyin, ama kesin gidin! Minik minik paylaşmalık tabakların her birine hayran kalacaksınız, şarabınızı yudumlarken gece hiç bitmesin tabaklar gelmeye devam etsin isteyeceksiniz.

 

La Societe; daha çok terasını sevdiğim restoran, Paris’te dışarda oturmak istediğimde aklıma gelen ilk yer. Costes ve L’Avenue ile aynı zincirin parçası.

La Mangerie; Yer altında, sıcak arkadaşlarınızla farklı kokteyller ve minik tabaklar paylaşabileceğiniz tatlı eğlenceli mekan.

Miss Ko; şık asya mutfağı, gece çıkmadan önce gitmek için ideal, sadece barında bir içki içmek için bile gidilebilir.

Müzeler

Louvre

Centre Georges Pompidou

Musee D’Orsay

Fondation Louis Vuitton

Alışveriş

Merci, iddia ediyorum, Paris’in en iyi konsept mağazası.

Daphne Dasque; takı seviyorsanız mutlaka uğrayın çok hoş parçalar var özellikle tüy şeklindekiler…

Killiwatch; ben hayatımda böyle düzenli böyle iyi parçaların olduğu bir vintage mağazası görmedim.

Le Bon Marché; en büyük markaların en güzel sunumlara sahip olduğu alışveriş “merkezi”. Printemps ve La Fayette halt etmiş bence…

Colette, Rue St Honoré’deki bu konsept mağaza uçuk fiyatlarda ama başka yerde zor bulacağınız parçalar satıyor. Sadece gidip gezmek bile bir deneyim, haftasonu veya moda haftası gitmenizi önermem, kalabıktan fenalık geçirebilirsiniz.

 

Tatlı

L’eclair de Genie, ben bugüne kadar ekler neymiş bilmiyormuşum diyeceksiniz.

Popelini; bu tatlılar Instagram için yaratılmadıysa benim adım Ece değil.

Café Pouchkine, tatlı mı sanat eseri mi? Yemeye kıyamayacaksınız.

Pierre Hermé, Laduree’yi unutun, çok ciddiyim, en iyi makaron burda.

Patrick Roger,  Odeon’da sinemaya gitmeden önce poşetimi bir çok farklı çikolatayla doldurup (gramajına göre ödüyorsunuz) sinemada bayıla bayıla yediğim çikolatacı.

Berthillon, Paris’in en iyi dondurmacısı, taklitlerinden sakının! Önünde en uzun sıra olan gerçek olandır 😉

Comme a Lisbon, daha önce Lizbon’a gittiyseniz Pasteis de Nata yediğinize ve hayran kaldığınıza eminim, hiç denemediyseniz, ilk deneyiminizi burada yaşayabilirsiniz, en az Lizbon’dakiler kadar güzel. Gerçek bir Lizbon’lu aşçının dükkanı…

Bar/Gece

Le Comptoir General; sanki Küba’dan eski bir barı almışsınız Paris’in ortasına koymuşsunuz. Farklı ve eğlecenli.

Le Ballroom; bir zamanların “it place” i idi. Hala öylemi bilemiyorum. Beef club adlı restoranın yanındaki gizli kapıdan giriliyor.

Kong; kapıdan dönmek istemeyenler önce burada yemek yiyip sonrasına kalabilirler. Özellikle 2000’lerin eğlenceli şarkılarını özlediyseniz harika.

Cafe Charlot; sabahlara kadar şarap ve sohbet yapmanın tam yeri.

Chez Jeanette; biraz daha alternatif, biraz daha grunge bar.

Matignon; şık, kokoş, lüks, siz beni anladınız. Ama süslenip burda kız kıza eğlenmek fena mı? Hiç değil!

La Perle; seneler önceki Galliano’nun ırkçılık olayını hatırlarmısınız? İşte o bu barda olmuştu! Hala popüler…

Candelaria; bir Meksika restoranının içindeki gizli kapıdan geçince küçük ama tam dans etmelik klüp.

Le Mary Celeste; “ben öyle sabahlara kadar dayanamam bir kaç iki kokteyl yeter” diyenlere…

Benden bu kadar, son 3 senede işler değişmiş olabilir ama inanıyorumki bu yazdıklarım hep var olacak yerler.

Eğer gerçek bir gurmeyseniz parisbymouth.com adlı bloga kesinlikle göz atın.

 

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s